3 Ocak 2010 Pazar

MUTLULUK


10-11 yaşlarında, sabahları üçgen peynir, közlenmiş sosis ve sarellemi yerken izlediğim bir çizgi film vardı: “80 Günde Devr-i Alem” O zamanlar bu çizgi filmin 80 günde bitip bitmeyeceğini düşünmekten daha önemli işlerim yoktu ve mutluydum.

Yine o yıllarda gördüğüm bir reklam tabelasının üstünde şunlar yazıyordu “Hayat bazen tatlıdır” Geçmiş zaman, ne olmuştu hatırlamıyorum; ama mutluydum. Tabelaya bakıp gülümsediğim aklımdan çıkmamış. İçimden söylediğim şu sözler de dün gibi hatırımda: “Ne bazeni ya... Hayat süper” Bu kadar net hatırlamamın nedeni kısa süre sonra yaşadığım acı bir olay. Şimdi hayatımı baştan sona değiştiren o güne dönmek istemiyorum. Tek bir şey söyleyeyim: Hayatın o gün son bulması gerektiğini çok düşündüm..

Aradan 13-14 yıl geçti. Artık kahvaltıdaki sosis, sarelle ve üçgen peynir mutlu olmama yetmiyordu. Çünkü büyümüştüm ve mutluluk çocukken ki kadar kolay elde edilen bir şey değildi. Mücadele etmeliydiniz. Aramalıydınız. Peşinden koşmalıydınız. Anlayacağınız zahmetli işti mutlu olmak.

İki gün evvel yeni bir yıla girdik ve yılın ilk günü diğer senelere nazaran çok farklıydı. Uzun zaman sonra “hayat güzel be” dedirtti . Yine de çok şey beklemiyorum. Hani iddialı sözlerim yok: “Bu yıl farklı olacak” gibi... Ancak 2010 yılının ilk sabahı bir şeyi anladım. Mutluluk hala kahvaltıdaki sosisin içindeymiş. Belki de dün geceden kalan bulaşıkların arasında... Yakalamak için sağa sola saldırmaya, peşinden koşturmaya gerek yok. Hayata küsüp bir kenarda öylece bekleyin de demiyorum. Kapıyı aralık bırakan yeter. Eğer isterse o sizi bulur.

1 yorum:

  1. ee olumsuz tepkilere yer yok mu?
    ya eğlenceli ya ilginç ya da etkileyici:D
    bu kadar da iddalı olunmaz ki:D
    w.

    YanıtlaSil