29 Ağustos 2010 Pazar

Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen


Ne gerek var, en iyisi İzmir üzümü... Yanına da şekersiz kahve, oh ne ala memleket.

Zaman hızla akıyor. Bir yıldır işsizim ve yaklaşık o kadardır iş aramıyorum. Sıfırı tüketeli çok oldu, lakin kıytırık işlerde çalışasım da yok. Ne olacak benim halim?

Kimseye kırgın değilim, kendime de... Dünyaya tekrar gelsem, yine u.k. olurdum.

“Akılları pazara çıkarmışlar, herkes kendi aklını almış” Atasözü.

Yine de hayat güzel. Kuşlar,böcekler falan... İyi işte... Ben, “azıcık aşım, ağrısız başım” insanıyım. İş stresi, fazla mesai, yoğun tempo... bana göre değil.

Ege’de herhangi bir sahil kasabasında, mütevazi ama bahçeli bir evde (uydu, internet v.s. olması kaydıyla) yaşayıp; sabahları, üstünde palmiye ağacı motifleri bulunan şortumla mütevazi evimin elli adım uzağındaki denize girmek, akşamleyin ise onca leziz yemeğin üstüne, taze nane yapraklarıyla aromalandırılmış mis gibi kokan çayımı yudumlayarak, bahçedeki iki kiraz ağacının arasına kurulmuş saçaklı hamak’da John Steinbeck’in “Fareler ve İnsanlar”’ı yahut Tolstoy’un “Diriliş”’i tadında bir roman okuyup, gecenin çökmesiyle etkisi git gide azalan meltem rüzgarlarının, uzamış sakallarımın arasında dolaşmasına ses etmeden, hani o çok uzakta olmayan denizden gelen dalgaların huzur veren sesiyle uykuya dalmak istiyorum.

"ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten." Ü. Tamer

1 yorum:

  1. aslında ben de isterim emeklemeden koşmayı-güzel elbiselerle makyaj yapıp dolaşmayı..:D

    (fotoğrafına bayıldım:D)

    YanıtlaSil